Bu eseri okuyanlar Osmanlı Türkiyesinde müspet ilimlerinin XIX.yüzyıla kadar ancak "Arap ve Fars dillerindeki ilim"in eksik ve bazen de yanlış bir devamından ibaret olup ne muhteva ne de metot bakımından "Yunan mucizesi"nin Doğuya geçmesiyle aldığı şekilden ayrı bir şekil olmadığını ama bu ilimlerin Batıdan fikir ve metot alarak yeniliğe doğru yürüdüğü nadir safhalar oluşmuşsa onların önemle beriltildiğini göreceklerdir.