Şehir ağır bir ruh çöküntüsünün altında çaresizce inliyordu. İnce bir yağmurun ıslattığı boş sokakları sarıp sarmalayan sentetik huzurun hain kolları pecerelerinden soluk mavi bir ışığın sızdığı küçük odalardan içeri sessizce süzülüyordu. Şehrin sakinleri hayatlarını kolaylaştıran sayısız ayrıntının besleyip büyüttüğü yumuşak bir dehşetin kucağında mütevazi inine dalan acımasız bir pitonun önünde ne yapması gerektiğini bilmeyen minik bir çöl faresi gibi huzursuzca kıpırdanıyorlardı...