Sokaktaki sıradan insanı değil düpedüz bildiğimiz insanın 'insanlık halleri'ni üslupçu bir anlayışla yazan Sema Kaygusuz Sandık Lekesi adlı bu yeni kitabında bir şeyi daha denedi: Öykü kahramanlarının karşısında bir öykücü gibi değil bir vicdan gibi durmayı. Bu kez onun için önemli olan yazarını unutturan yazı-lar yazmaktı. Her öyküde değişik teknikler kullanarak değişik ses tonlarını yakaladı. Her birimizin biricik olduğuna bizi inan-dırmak istedi; öykünün o deneysel dünyasına dinamik bir arayışçı olarak girmeyi denedi.