Her şey muhteşemdi. Sürekli ateş ve kana dönüşen rengarenk kuşlar. Kırmızı Ara'lar karmakarışık uçupuş yaşama sevincinin çıplak çığlıklarını koparıyorlardı. Araguaia'nın tüm kıyıları ışıl ışıl çiçeklerle donanmıştı. Çalılıklar mor çiçekli dallarını nehrin cam gibi berrak sularına daldırıyorlardı. Vanilya ve yayla çiçeği kokuları yükseliyordu göğe. Baklagiller beyazımsı özlerini dışarı taşıdıkları sarı kabuklarla kaplıydı. Güneş en yakıcı ışınlarıyla yaşamı ateşe veriyordu. Her şey insanların doğduğu o nehrin karanlık dibinden farklı görünüyordu...