Göl çevresinde sayısız insan yaşar. Sen de öyle ve biz hepimiz bu gölün çocuğuyuz. Fakat bu insanlar için göl herhangi bir şeyden işe yaramaz kaya yığınlarından dağlardan ve her hasadın ardından sarı bir yalnızlıkla savrulan tarlalardan farksızdır. Çünkü göl onlara bir şey sunmaz; onlar da istemesini bilmezler. Benim içinse göl hayatın sırrıdır; gölün gök rengindeki ebedi berraklığına baktıkça yaşamakta olduğumu anlarım; hayatı anlarım beni var edenlerin sonsuz hayat içindeki varlıklarının bu gölle birlikte varolduğunu düşünürüm. Her kum taneciğinde onların ayak izlerini görür her su damlasında onların tenlerinni bulaşmaşlığını hissederim. Göle her dokunuşumda düşünürüm ki benden kısa bir zaman önce; hatta yüzlerce binlerce yıl önce bu topraklarda yaşayanlar aynı yerlerde; belki biraz ötede belki biraz beride fakat tıpkı benim gibi suya sakınarak dokundular ilkin. Yaşlılar kahırlı yüzlerini çocuklar zayıf göğüslerini sodalı poyrazlarda yıkadılar. Kimse gölü bu yanıyla anlamaya çalışmaz. Aslında buna göl demek doğru düşmez: Denizdir; suyu deniz suyundan da ağırdır ve bana göre Van gölü tarihi belli olmayan bir zamanda okyanuslardan kopup dağlara sığınmıştır. Ogün bu gündür de dağlardan inmemektedir...