Birbirinin devamı olmayan bir trilojinin ilk kitabı olan Kullar ve Efendiler'de İkinci Dünya Savaşı'nda Almanların bir yunan köyünü nasıl işgal ettiklerinin hikayesini okumuyoruz sadece. Kitabın otobiyografik olduğu ortada: Kallifatides'in babası sol eğilimliydi ve Alman işgalinde hapse atılmıştı. Aynı zamanda mizahi bir kalemle çizilmiş çok hoş bir dizi portre sunuluyor bize ve neredeyse trajikomik pek çok olayı izlerken kendisiyle yüzyıllarca bir arada yaşamış olduğumuz ama hemen hemen hiç tanımadığımız bir halkın dünyasında uluyoruz kendimizi. Bu kitap biraz da bizi anlatmaktadır...