İslam-Türk sanat kültür ve şehirciliğinin baş düşmanları içinde betonu da saymak gerekir. Bir zamanlar dünyanın en güzel şehri olan İstanbul'umuz betona yenik düşerek bu günkü perişan ve çirkin hale gelmiştir. Aslında İstanbul'u katleden zihniyeti uluslararası bir mahkemede yargılayarak tarih ve insanlık huzuruda mahkum ettirmelidir. Yazık ki materyalist hedonist ve betonist bir kültürle yetiştirilen; bilgi aksiyon ve estetik boyutları güdük yeni nesiller kaybettiğimiz mimari değerlerin şuur ve idrakine bile sahip değiller. İstanbul'un tarihi semtleri Yemen'in San'a şehri gibi UNESCO'nun yardımıyla korunmuş olabilseydi ne iyi olurdu. Ama şimdi Dersaâdet'in Darü'l-Hilafe'nin eski güzelliğini ancak tarihi gravürlerden tablolardan ve elimizdeki kitap gibi eserlerden seyr edip okuyabileceğiz.