Bu kitap; dünyanın çeşitli yerlerinde dışlanmışlığın en uç örneklerini yaşayan Çingenelerin yaşamlarını konu alan "neşeli" bir belgeseldir.
Çingeneler yaşadıkları tüm coğrafyalarda varoldukları her toplumsal dokunun en "aykırı" renkleridirler ve birlikte yaşadıkları bireylerin sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerden genellikle yoksundurlar. Horlanırlar aşağılanırlar ve çoğunlukla da yergi sözcükleriyle anılırlar.
Oysa Çingene gerçeği bundan çok farklıdır.
Nazım Alpman bu gerçeği yakalayabilmek için aylarca Çingenelerle birlikte zaman geçirdi. Adapazarı'ndan Trakya'ya Sulukule'den Selamsız'a çeşitli Çingene semtlerini ve kentlerini dolaştı. Kendisini sadece Türkiye ile sınırlamadı. Varna'da Tolbukin'de Üsküp'te Belgrad'da ve Kafkasya'da onların yaşamlarına tanıklık etti. Dış yüzleri aynalarla süslenmiş
Çingene evlerinden hala göçer geleneğini sürdürenlerin derme-çatma çadırlarına kadar "konuk" olmadığı çingene mekanı kalmadı.
Kitapta yer alan; Çingenelerin dili ve edebiyatı Çingene olmanın felsefesi Kakava ve Hıdırellez bayramları düğünleri kavgaları davulcular çiçekçiler demirciler müzisyenler ve ayıcılarla ilgili bölümler yadsınıp yadırganan Çingenelerin onurlu yaşamının günışığına çıkmasını sağlıyor.