Geniş halk kitlelerinin edilgenleştirildiği aydınların toptan kırımdan geçirildiği aydınlanma doktrininin yerini post-modernizm ile dinsel gericiliğin aldığı bir dönemde Aydın Üzerine Tezler büyük bir boşluğu doldurmayı amaçlıyor. Türk aydınını eyleminin ürünü olarak ele alan Tezler aydını aklıyla ve inatla mücadele eden kimse olarak tarif ediyor.
Türkiye'deki ilk tarihsel-ilerici açılım olan Nizam-ı Cedit'in yeni ordu-eski ordu kavgasından çıktığını savunan Yalçın Küçük 18061826 tarihlerini bir iç savaş olarak nitelendiriyor ve bu iç savaştan Tanzimat'ın doğduğunu ileri sürüyor. Her iç savaşın aydın savaşı olduğunu belirten Küçük Tanzimat'ın büyük bir aydın kıtlığında ortaya çıktığına işaret ediyor.
Tanzimat'ı bir İngiliz dayatması olarak gören egemen düşüncelerin aksine Tezler Tanzimat'ın Mısır'dan gelen bir idare biçimi olduğunu ikna edici bir biçimde ispatlıyor. Tezler büyük devletlerin baskılarına rağmen 1848 Devrimleri'nin yenik devrimcilerine kucak açan ve devrim cellâdı Rus Çarlığı'na karşı Kırım Savaşı'nı başlatan Tanzimat paşalarını "sömürge aydını" suçlamasından kurtarıyor. Böylelikle ilerici tarihimiz zenginleşiyor.
Türk aydınını bir cerrah titizliğiyle otopsi masasına yatıran Küçük Tercüme Odası'nı bir doğumhane olarak ele alıyor. İmparatorluğun tercümanlığını yapan Rum unsurunun Mora'da isyan etmesi sonucu kurulan Tercüme Odası aynı zamanda Türk aydının doğum lekesi olan "dış faktörü abartma" eğilimine yataklık ediyor. Tezler ise bütün kötülükleri ve iyilikleri dışarıya bağlama kolaycılığına düşmemeyi ve iç dinamikleri çözümlemeyi esas alan bir yöntem izliyor. Tezler Türk aydınındaki düşünsel sapmaları düzeltme işlevini üstleniyor.
Yol ayrımında olanlar tarihe bakarlar. Türkiye'nin bir iç savaştan geçtiği ve aydınını tükettiği bugünlerde Aydın Üzerine Tezler bu topraklarda yepyeni başlangıçlar için bir perspektif sunmayı hedefliyor.