Gülme ve komik konusunda teorik yaklaşımlarda bulunan düşünür ve sanatçıların gülme ve komediyi felsefi yaklaşımların dışında ağırlıklı olarak tiyatro oyunları çerçevesinde ele aldıkları ve anlamlandırmaya çalıştıkları görülmektedir. Komediye tiyatroya nispetle çok daha uygun ortam sunan film gülmenin ve komikliğin tabiatının anlaşılması için çok çeşitli imkanlar sunmaktadır. Gülme teorilerinin zayıf yanlarının hatta bazı kesinlik ifade eden yargılarının filmin zengin ifade imkankarı çerçevesinde yeniden sorgulanması ve zenginleştirilmesi gerekmektedir.
Filmin sınır aşıcı özellikleri özellikle tiyatrodaki dramın aksine mekan zaman ve aksiyon birliği kurallarına uymak zorunda olmayışı anlatımını dramla sınırlamayışı sahne geçişlerinin ileriye ve geriye dönük olarak belirsiz oluşu komedi ile izleyici arasındaki ilişkiye tiyatrodan çok farklı boyutlar katmakta komiğin sınırlarını saydamlaştırarak zenginleştirdiği ölçüde tanımlanmasını daha da zorlaştırmaktadır. Zira dil tiyatroda karakteristik bir önem arz etmesine karşın filmde tabiileşmekte ve arka plana itilmektedir. Filmde açığa çıkarılmak istenen öz kendini dilden ziyade dolaysız bir bedensellikte ifade etmektedir. Ayrıca filmin izleyicisini sadece oyuncuların aksiyonlarına değil keyfice dönüştürülebilen çevresine çevresindeki nesnelere kendi zaman ve mekan modülasyonunun içine çekmesi komiğin sadece duygusal zeka ile değil aynı zamanda eleştiri öfke ve etikle ilişkisinde öngörülen tanımlamalarını da tartışmaya açabilecek imkanlar sunmaktadır.