Arnold Reisman bu kitapta tarihin dönüm noktalarından birinde ülkelerini terk etmekle ölüm arasında sıkışıp kalmış bir grup insanın hayat kurtaran sürgün hikâyelerini anlatırken II. Dünya Savaşı'yla ilgili ''okunması gereken'' kitaplar listesine bir madde daha ekliyor. Almanya'da Nazilerin iktidarı ele geçirmesiyle kendi alanlarında çok tanınmış ancak çoğunlukla Yahudi ve Nazizm'e karşı olan akademisyen ve profesyoneller ''tarihin kavşak noktasında ve ateş hattında'' yakalandıklarında ülkelerini terk etmekten başka çareleri yoktu. Bu durum kendi üniversitelerini Yahudilerden arındırmayı hedefleyen Naziler kadar ülkelerini modernleştirmenin yolunun üniversiteler kurup geliştirmekten geçtiğini düşünen Atatürk ile Türkiye'nin diğer kurucularının da işine yaradı.
Yalnızca Yahudilerden değil barındırdığı dehalardan da ''arınan" Almanya bilim dünyasında eski heybetine bir daha kolay kolay ulaşamazken Türkiye de ülkelerinden kovulan dünya çapındaki bu akademisyenler sayesinde Batı standartlarında yüksek öğrenim kurumlarına kavuştu. Reisman bu akademisyenlerin kişisel öykülerini belgelere mektuplara hatıralara ve sözlü tarihlere dayanarak aktarırken bu parlak insanları korkuları cesaretleri sıkıntıları ve bütün zorlukların üstesinden gelen iradeleriyle ete kemiğe büründürüyor. ABD o dönemde Avrupa'nın cehenneminden kaçan Yahudi mültecilere hatta dünya çapındaki bu bilim insanlarına dahi kapılarını kapatırken Türkiye'nin onlara gösterdiği konukseverliği belgeleriyle gözler önüne seriyor. Kitap Holokost araştırmalarına ve Türkiye'nin mercek altına alındığı bir vaka incelemesi olarak bilim ve yüksek öğrenim tarihine de önemli katkılarda bulunuyor.