Takıntılı ve huzursuz kâtip Laarmans aniden kendini iş hayatının içinde bulur: Huzur dolu çalışma ortamından sonra peynir tüccarlığı riskler düşünülmesi gereken pek çok şey... 1930'ların Anvers'ini şehrin kriz içindeki orta sınıflarını eğlenerek anlatan Elsschot Peynir'de sonradan çok işlenecek "küçük insan" tipinin ilk örneklerinden birini veriyor. Yazarın sonraki kitaplarında da boy gösteren Laarmans kimi eleştirmenler tarafından Italo Svevo'nun Zeno'suyla karşılaştırılmıştır. Yazılışından seksen yıl sonra Elsschot'un anlattığı basit olaylar hâlâ güncel çizdiği karakterler capcanlı; herkeste bir parça Laarmans'lık var ve Peynir mizahi bir başyapıt.
"Kâtipler mütevazıdırlar isyankârlıklarıyla zorla bir nebze saygı edinen işçilerden çok daha mütevazı. Kâtipler genel olarak fazla uzmanlaşmış kimseler de değillerdir ve birbirlerinin yerini öyle güzel tutarlar ki uzun yıllar deneyimi olan biri bile ilk fırsatta elli yaşında kıçına tekmeyi yiyebilir yeri de en az onun kadar iyi ve daha ucuza çalışan biri tarafından doldurulabilir.
Bunu bildiğimden ayrıca çocuklarım olduğu için yabancılarla tartışmaya girmekten itinayla kaçınırım; zira bunlar patronumun arkadaşları olabilir. Bu yüzden tramvayda beni itip kakmalarına izin veririm ayağıma basan olursa sert tepki vermem. Ama o akşam artık hiçbir şey umurumda değildi. Nasıl olsa peynir rüyası gerçekleşmeyecek miydi?"