Uçup gidiyor hayatlar en yakındakiler dışında kimselere ilişmeksizin; kanıksanmış yok oluşlar havai fişekler gibi yükselip bir anda gözden yitiyor; filmlere dudak uçuklatan güldürü oyunlarını cebinden çıkartan yaşam kareleri...
Neonlu kahkahalar atılırken muhteşem salonlarda silahlar dayanıyor şakaklara izbelerde. Palyaçolar kan ağlıyor gülen yüzlerinin ardında. Piyangocular umut satıyor on gün sonrasına. Travestiler hıçkırıyor yiten en derin aşklarının ardından. Bir kadın kaçıyor evinden bir adamın kocaman ellerinden...
Sokakları gözyaşlarıyla yıkanıyor kentlerin kasabaların her akşam. Gazete kesikleri kanatıyor durmaksızın. Her sabah yeniden doğuruyor ana tanrıça yaşama gücüyle bir kez daha dolmuş bedenleri.
Kahkahayla gözyaşı arasında gelip giden zamanların birinde öykü çıkageliyor bir kanat çırpımı uzaktan; güvercin beyazı kadar duru ve temiz.