... Utanç duygusunu yaşadığımız anlar tekrar tekrar gözümüzün önüne gelir. Canlı canlı yeniden yaşarız o yaşama ayağımızın takıldığı anları. Sanki bir atom bombası patlar beynimizin içinde ve o an dünya biter yaşamla ilgili her şey biter. Çaresiz ve yapayalnız kalırız kalabalıkların ortasında. Biz ve utanç duygumuz... ve yüzümüzdeki kırmızı ve mahcubiyet... Keşke yer yarılsa da bizi bir şey oradan alsa...
... Hayalet gibiydim sadece gözlemliyordum her şeyi fark ediyordum ama konuşmak istediğimde görünmez bir duvara çarpıyordum. Konuşmaya çalıştıkça sesim titriyordu cümlelerimi unutuyordum... Düşüncelerin ardı arkası kesilmiyordu... Kullandığım
ses tonu komik miydi mimiklerim yüzümün şekli nasıldı? Cümlenin anlamı nasıldı? Zamanlaması doğru muydu? Boş mu dolu mu gerekli mi gereksiz mi aptalca mı akıllıca mıydı? Olumsuz yargıya sevk eder miydi insanları?
... İçimde sürekli kendimi haksız ve suçlu çıkaran gaddar acımasız aslında hiç de adil olmayan bir mahkeme vardı. Her seferinde cezam ise titreme terleme karnımda gerginlik ve müebbet sessizlikti. Herkesin seçim sandığı suskunluk benim için en büyük cezaydı aslında ve çok acı çekiyordum...
... Sosyal fobi genel olarak toplumda bir kişilik özelliği olarak bilinir hastalık olarak görülmez. Gerçek şu ki; sosyal fobi bir hastalıktır ve tedavisi de vardır.