Her devrin bir lider değeri vardır. Bu değer bütün değerleri etkisi altına alır. Ortaçağda lider değer dindi. Sosyal politik ekonomik ve kültürel değerler onun etkisi altında idi. Ahlak doğal olarak dinin etki alanında ve onun bir niteliği gibi kabul ediliyordu. Yeniçağ'la beraber öncü değer bilim ve teknik oldu.
Günümüzde bilgi kavramı çağa damgasını vurdu. Bilim ve teknik özü itibariyle laik bir niteliğe sahiptir. Ahlakın da dinin tekelinden çıkarak laik bir nitelik kazanması zorunludur.
Gerçekten dinle ahlak arasındaki bağlantı zorunlu mudur? Bunu anlamak için ahlaktaki otoritenin kaynağına bakmak gerek. Dinsel ahlakta otorite Tanrıdır ve dinler ahlak için gelmiştir. Gerçekte ise ahlakın arkasında toplumun yaygın otoritesi bulunmaktadır.
Schopenhauer ise bu yapıtında dinle ahlak arasında ilişki şöyle dursun dinin ahlaksızlığa yataklık ettiğini ileri sürmektedir. Ona göre insan yaratıkların en ahlaksızı ve en bencilidir. Her şeyi kendisi için isteyen bu bencil canavarı dizginleyecek ve onda ahlaki duyguları uyandıracak tek güdü/motif "acıma" ve "merhamet"tir.
Türkiye gündeminde "Din" ve "Ahlak" bir ve aynı şeymiş gibi öğretim ve eğitim programlarında ve anayasamızda yer almaktadır. Bu açıdan Schopenhauer'ın ahlak felsefesi okuyucuları derin derin düşündürecektir.