Sultan Süleyman Hürrem'i yakalayıp bir endam aynasının karşısına getirdi.
- "İyi bak. Ne var orada?"
- "Cariyeniz Hürrem!"
- "Yani bir güneş..."
Birbirlerini gözbebeklerinde görecek kadar yaklaşmışlardı.
- "Benim güneş olamadığımı siz de anladınız Efendim?"
- "Güneşten de parlak olduğunu anladım ve yandım Hürrem!"
Osmanlı Sarayı o güne dek böyle bir aşk görmemişti. Koskoca cihan hükümdarı bir cariyeyi nikâhlıyordu. Yani İstanbul'a yeni
gelmiş bu köleyi tahtına eş kendine denk tutuyordu. Aleksandra Anastasia Lisowska yıllarca yaşamın kıyısında
korkularla gidip gelmişti. Kader onu Kırım Sarayı'na oradan da hediye edildiği Sultan Süleyman'ın haremine savurmuş Müslüman olmuş ve adını Hürrem olarak değiştirmişti.
Hürrem Sultan kimine göre ihtiraslarına esir olmuş bir kadın kimine göre ise çocuklarını korumak ve saltanat sahibi yapmak
için her şeyi göze alan bir anneydi...