Bir zamanlar Mamanda şirin mi şirin ince mi ince yaşayıp dururken kendi kendince; yanı başındaki mor kayalarla kaplı Elmesudiye Dağı başına işler açtı. Yordu üzdü canını sıktı. Kafasını bozdu. Mamanda ansızın yakalandı. Başına gelecekleri hiç beklemiyordu.
Yurdun en ücra yerlerini en güzel köşelerini adsız madenciler görürler. Bilirler ulaşılmadık yörelerini. Elde madenci kazması sırtında torbası ulu dağların yüce tepelerinin bir yerinde ansızın çıkıverirler karşınıza. Sırtladıkları torbalarındaki azıkları değişik renklerdeki taşlar kopardıkları kaya parçalarıdır. Güneşin yakıcı ışıkları dağ bağlarının koyu gölgeleri vardır yüzlerinde. Tatlı pınarların başında azık torbalarını açar kaya kırıklarını evirip çevirerek umutlu gözlerle bakarlar:
"O mu acaba?.. Buldum mu yoksa?..".