"Aşkın iki öznesi var" dendi hep...
Seven sevilenle "tam"landı...
Oysa ikiyüzlüler masallarında hem meleği
hem şeytanı oynadı; ikisi de aynıydı...
O yüzden "en çok" terk edilenler ayrıldı...
Giden kalanı "tam"dan eksik kılsa da;
kalan gideni hep kendisiyle andı sonrasında...
Çünkü hep bir emanet vardı giden sevgilinin ellerinde...
Çünkü gidenler toparlanabilmek için başka suretlerden
acınızı çıkarmanın bin bir anahtarını bıraktı zihninize
ve hapsetti gözyaşlarınızla büyüyecek şeytanı yüreğinize...
Bir başkasının sakladığı bakışları hikâyenize değdiğinde ve yüzünüz
aşkın aynasında tıpkı ona benzediğinde;
işte o an bıraktınız olacakları ellerinizden yere...
Bazen bir ayrılığın hediye ettiği solmuş gül gerçek
kırmızı rengi sahtedir.
Ayrılık; içinizde filizlenen o gülün yapraklarına sarılan ellerin sahibini
uzaklaşan adımlarının sesiyle kirletir...
Ve gidenlere benzettiği için tüm kalanları
her ayrılığın ilk saatleri "aynılık vakti"dir...