Sanırım her şeyin sebebi
bu topraklarda doğup
bu deniz kokusunun ciğerlerime dolarken
martılarımın bana yarenlik etmesiydi.
Ve sanırım
ben bu şiiri
henüz
yeni yazmaya başladım...
Ben seni
Türkiye saati ile seviyorum...
nasıl geldiyse içimden
öyle çizdim ben seni
o kadar narin
o kadar kusursuzdun ...
rötuşsuz aşkım
mevduattan kesilmiş hislerim
ve ayakkabı bağı gibi
nutkumu bağlayan bakışlım ...
kapı merceklerinden bakmadan evime aldığım
cevap anahtarlarının açamadığı
soru bankası olan
şu kapalı yüreğime girdiğinden beri
artık kopya çekmek
serbest bu ülkede.....
sen şu girdap yüreğime
öyle düştün ki kadınım
şimal yıldızını bulmak için
uzun uzun bakmıyorum artık gökyüzüne ...
sen benim tombalamsın kadınım
sayılar kağıdımda olsa da olmasa da
dolmadı ilk çinkom daha..
ister ''mızıkçı'' de ister ''oyun bozan''
dolmadı daha dolmayacak asla!!!
ben resimli ay dergisi ile büyüdüm kadınım
adı sonradan misilleme olsun diye
erotik gazetelere verilen
tan ile büyüdüm
ayrılıkçı sevdalara girmeden büyüdüm
meğerse
ben ne küçükmüşüm kadınım
düşmeden mahpusuna
bilemedim..
şiirleri dillerdekendisi hep içerde olan
ihanet eden adam muamelesi gören şairlere eş ettin sen beni..
o kadar duyguyum yani
o kadar adam
o kadar deli
ve o kadar hasret...
ağır hücre koşullarında senin aşkın
BEN MÜEBBETİNİMUHABBET BELLEDİM KADINIM...
ve ÖLMEK İÇİN DÖNÜLEN ÜLKEM oldun sen benim..
şimdi
adı sen olan suyu içiyorum bu sensiz hücrelerde...
velâkin umurumda değil;
BEN SENİ
TÜRKİYE SAATİ İLE SEVİYORUM...