Yazmayı yaşamaktan ayırt etmeyenlerden olmaya azimliyim.
Zira kalbimizi ve dilimizi hizalamak üzere eylediğimizi ve söylediğimizi aynı safta tutmak üzere seslenen Saf Sûresi'nin uyarısı can kulağımdadır. "Neden eylemediğinizi söylersiniz?"
Ettiği dediğinin gerisinde duran dili kalbinin önünde yürüyen "yazar" ama sadece "yazar"lardan olmak ne büyük talihsizlik?
Elinde tuttuğun kitabın yazarını hiç görmedim.
Görmüşsem de gördüğümü hiç bilmedim.
Yazdıklarını okudukça sevdim sevindim.
Sevdim; çünkü yaşadığından sızıyor yazdıkları...
Kalemle değil sadece kalple yazılmışlar.
Dille değil sadece yürekten söylenmiş ifadeler...
Sevindim; çünkü unutulmuş kelimeleri hatırlıyor yazar.
Yetim kalmış lügatlerin sessiz sayfalarına itilmiş boynu bükük bekleyen hecelerin elinden tutuyor.
Güne taşıyor.
Güneşe taşıyor.
Üşümüş sözleri dudağında ısıtıyor.
Yüzüne bakılmaz olmuş deyimleri yüreğimize taşırıyor.
Otağını tenhalara kurmuş bir fikir işçisi duruyor bu kitabın ardında.
Gözümüzün karasına değer ak sayfalara kara satırları gözbebeği olarak dokuyor.
Kalbiyle dokuyor ifadeleri.
Kalbimize dokunuyor...