O'nun muayyen bir çalışma saati yoktu ki!... Çalışmadığını sandığımız zamanlar bile çalışırdı... O'nun meşhur yemek sofraları bir ziyafet ve eğlence âlemi değildi... Birçok tarihî kararlar o sofralarda fikir istişarelerinden sonra verilirdi... Atatürk başkalarının düşünce ve mütalaalarına çok ehemmiyet verirdi...
Bilhassa sabaha karşı çalıştığı çok vakidir... Yalnız başına gün doğana kadar çalışma odasında yorulurcasına meşgul olduğu günleri çok bilirim...
İşte gene böyle bir sabahtı. Güneş henüz doğmamıştı...
Etrafta masmavi bir sabah aydınlığı vardı
Kapısını vurarak odasına girdiğim zaman kâğıt ve kitap yığınları içinde çalışıyordu... Uykusuz ve yorgun olduğu belliydi...
- Atatürk dedim. Niçin bu kadar yoruluyorsun?... Biraz istirahat etsene!...
- Memleketin büyük dertleri varken nasıl durulur kardeşim? dedi.
- Peki ama ağabey dedim sizin mesai arkadaşlarınız var onlar bu dertlerle elbette ki meşgul oluyorlardır... Bu sözüm üzerine Atatürk'ün dudaklarında müstehzi bir tebessümün dağıldığını gördüm...
- Makbuş dedi işte ben onların yaptığı hatalarlabu kadar yoruluyorum. Onların hatalarını temizliyorum!...