Bir cenaze taşıyıcısının edebî kimliğini onu hiç tanımadan açımlamak ne kadar mümkündür? Hele bir kefen terzisininkini? Bu romanın kahramanlarından biri ve belki de en gizemlisi bu kişidir. Fakat ne adını biliyoruz ne de romanda bu karaktere rastlıyoruz. Cache-cache oynayan bir varlıktır. Onun evrenine doğru sürüklenmek istemiyorsanız kendi kefeninizi kendinizin dokumanızı teklif ediyorum. Tutkunuzu sınamak isterdim size ulaşma zorluğum olduğu için deneklerimi kendim seçtim. Ruyânızda annenizi öldürüp yaktığınızı vebadan ne kadar korktuğunuzu biliyorum fakat boynunuzda keskin bir hançer gibi dolaşan 600 kanatlı cinnetin sizi gezdirdiği masal âlemlerinin hiçbirinden haberdar değilim. Kendime almak istediklerim arasında kimlerin hâk sahibi kimlerin sahtekâr olduğunu da bilmiyorum ve üstelik böyle bir hüküm vermeyi de doğru bulmuyorum.
Başkarakterleri iç dünyalarından koparıp onların enerjileriyle besleniyorum onlardan geriye kalan ise ürpertici bir kıskançlık. Yetmezlikler ve kat'l fantazmları istihbarat raporlarına kimseye hissettirmeden böylece giriyorlar özellikle de yüksek bir sahnede hikâye anlatıcı narratör üstlerini sürekli öldürdüğünü yaşıyor ve yaşadığını anlatıyor. Bu arada şehrin tam ortasında hayâletler birbirlerine kurşun yağdırıyorlar. Şehr bir kurşun tabuttur artık ve enfeksiyon riski bulunmamaktadır. Dış dünyaya kayıtsızdır. Eskide kalan ne varsa hasretle ve âyinle anılıyor matemler düzenleniyor.
Birbirinden hiç ayrılmayan aşk ve ölümün keskin kokusuna karşı insan burnunun geliştirdiği adaptasyon aslında bir hissin iptalinden başka bir şey değildir. Scriptum geçmişi ölümsüzleştirebilir ve yeniden yaşatabilir. Özellikle de kara yazılı geceleri hortlatabilir. Onirik bir sahnede geriye itilmiş arzular tatmin bulabilirler semboller rollerini en güçlü ve en özgür biçimde oynayabilirler. Ve ölüm ucu açık bir ebediyet tercihinin ilkelerini vâ'zeden el yazması eserler arasında loş bir ziyanın altında medfundur.