Tasavvufun kültür ve medeniyetimiz içinde ayrı bir yeri vardır. Hz. Muhammed (s.a.v.) ve ashabının (r.a.) yaşadığı zühdü takvayı gaye edinen ilk sufiler hicri ikinci asrın ortalarından itibaren bunu bir meslek haline getirmişler ve daha sonra bu meselek içinde muhtelif tarikatler zuhur ederek bütün islam dünyasına yayılmış ve günümüze kadar gelmiştir.
Zamanla islami ilimler arasında müstakil bir ilim hüviyeti kazanan tasavvufun kainat ve hadisata kendine has bir bakış tarzı ve bu tarzı ifade eden rumuz ve ıslahatı vardır. Bu rumuz ve ıslahat sadece tasavvuf sahasında kalmayarak dışarıya da taşmış ve kültürümüz içinde geniş ölçüde yatılmıştır. Bu yüzden bugün sadece tasavvufi eserleri değil kültürümüzün çeşitli sahalarında yazılmış olan eserleri de iyi anlayabilmek için tasavvufun kültürümüze hediye ettiği kelime ve ıstılahatı bilmeye ihtiyaç vardır.