1914 -1922 yıllarında Doğu Güneydoğu Orta Anadolu illerinin ve Kafkas Müslümanlarının yaşadıkları felaketlerden bir kesit sunan ve Tehcir'in arka planını anlatan bir roman Paylaşılamayan Topraklar. Arşiv çalışmalarından hatıralardan ve savaş raporlarından istifade edilerek yazılmış gerçek bir tarih.
Mamahatun Parkı'nın sağ tarafındaki sekiz metre derinliğindeki çukur ağzına kadar Müslüman cesediyle dolmuştu. Ölülerde balta ve kılıçla yapılmış birer haç işareti vardı. Ayrıca başsız gövdeler kollar bacaklar şurada burada yatıyordu. Birkaç kundak çocuğu çukurun sırt yerine kardan adam gibi dikilerek uzaktan ateş edilmek suretiyle kevgire çevrilmişti. Bir iki çocuğun tek kılıç ve balta darbesiyle kafaları koparılmıştı. Ahırlardaki hayvanlar götürülmüş evler talan edilmiş ambarlardaki un tohumluk arpa ve buğday ya götürülmüş ya da yakılmıştı. Kazan gibi işe yarar ev eşyalarına ateş edilerek delinmiş ve sokaklara fırlatılmıştı. Her yanda öküz inek koyun ve at cendekleri vardı. Sağ bırakılan birkaç inek ve öküzün ise kuyrukları kulak ve dudakları kesilmişti. Ortada kalmış ve hâlâ kan kaybetmeğe devam eden hayvanlar bulundukları yerlerde titreyip duruyordu...
Erzincan'da gördüklerinin aynısı burada tekrarlanmıştı. Erzurum'da daha fenasını yapacakları açıktı...
Miralay Kazım Karabekir'in omuzları gördükleri karşısında haftalardır ilk kez çöktü. Yüzüne kül renkli bir perde indi. Elleri önünde çukurun başında uzun süre durdu. Askerlere yüzünü dönmedi kıpırdamadı ve kimseyle konuşmadı.