HANDE:
...Marks gibi konuşabilen ya da yazabilen tek bir erkek olsaydı dünyada... Boşa konuşan milyarlarca erkeğin varlığını affedebilirdi. Öteki kadınlar gibi hatta daha da bir can atarak evde beklerdi onu. Nerede isterse beklerdi. Otel odası terminal havaalanı... Marks kesinlikle bir tren garında buluşmak isterdi. O da daha dün aldığı Chanel çantasını kaptığı gibi giderdi oraya.
NİLÜFER:
...Hâkim beyler aramayanlar sormayanlar için de bir adalet mekanizması işletmeliydi. Bu adamlar da cezalandırılmalıydı. Beklemek olmalıydı cezaları. Aramayanları bekleyen kadınlarınkinin on katı zorlu bir bekleme süreci olmalıydı. "Müebbet bekleme cezasıyla cezalandırmaya karar verdim dünyanın tüm bekletenlerini..."
CEMİLE:
...Bana bayan demeyecek erkeklerin yaşadığı bir yer olsa dünyada! Yeraltı da olsa razıyım. Oradan birbirinden şık notlar yazarım. Hiç çıkmasam da olur yukarı. Ne de olsa yerin üstündeyken ya otobüs ya da dolmuştayım.
AYŞE:
...Otuz yıl önceydi. On üç yaşında öldü Hasan. Annesine "Ben ölürsem mezarımda yalnız bırakmayın beni. Üç gece başımda bekleyin!" demişti. Ayşe üç gece mezarının başında otuz yıl boyunca konakta onu bekledi. Gelmeyeceğini bilmesi tek bir an bile bir şeyi değiştirmedi. Orası tek oğlunun Hasan'ın eviydi.
Kadınlar üçe ayrılır: Özenli yalnızlar çabasız yalnızlar ve de yalnız olmayanlar.
Aşkına karşılık bulamayan bir kadın ne yapar? Deliler gibi çalışmaya başlar. Emeğinin de karşılığını alamazsa ne yapar? Beklemekten ne zaman bıkar?