Akdeniz'in iki ucunda üzerinden geçen medeniyetlerin izini gururla taşıyan iki yapı bulunur. Bu tarihi yapılara sonradan eklenen katedral ve minare her iki yapının da bir zamanlar içinden geçtiği paradoksun ve kurulmak istenen egemenliğin birer sembolüdürler. "Göklere yükselen koca kubbeleri ve darmadağın bir meyve tabağını hatırlatan soluk nar kırmızısı duvarlarıyla Ayasofya" ve "kentin gururu olan alışılmışın çok dışında bir mimari şaheser...Mezquita"
Hıristiyanlık ve İslâm arasındaki onlarca karşılaşmanın yedisinin izini sürerek Cordoba kentinden Konstantiniye'ye kadar uzanan Stephen O'Shea bu karşılaşmaların yapıldığı şehirlerin bugünkü durumlarına da göndermeler yaparak bu şehirlerin şahit olduğu önemli karşılaşmaları anlatır. Dinler arasında karşılıklı hoşgörüyle geçen yıllardan sonra inançla motive edilmiş orduların şehirleri kana bulamasını anlatan kitap Akdeniz'in şekillenmesinde İslâm'ın ve Hıristiyanlık'ın oynadığı rolü görsel bir zenginlikle sunuyor.