Dağları uçsuz bucaksız sanmıştı. Sahipsiz bir kale emin bir sı-ğınak sanmıştı. Değildi. Yanılmıştı. Dağlar yollar parsel parsel bölünmüştü. Yollar sahipliydi. Dereler pınar başları düzler yokuşlar çalılıklar sıklıklar her taraf sahipliydi. Çobanlar bekçiler yolcular oduncular mantar toplamaya çıkan insanlar... Her biri bir sahip... Dağların böylesine dar olduğunu bilmiyordu insanlar özellikle ellerinde sepetlerle mantar arayan insanlar üzerine üzerine geliyorlardı. Birinden saklansa diğerine yakalanıyordu. Yabancı olduğunu hemen anlıyorlar şüpheyle dik dik bakıyorlardı. Şu güneşli havada yakası kürklü kaban giymiş sakalı uzamış ürkek bir adamdan kim şüphelenmezdi?