- Hişt vay canına diye fısıldayarak parmağını kalın dudaklarına götürdü. Şridaman kardeşim yavaşça otur da şuna bak. Şu yıkanmaya girene diyorum. Gözlerini aç zahmete değer. O bizi görmüyor ama biz onu görüyoruz.
Issız toplantı yerinde yıkanma törenine hazırlanan bir genç kız duruyordu. Sarisini ve gömleğini merdivenlerin basamaklarına bırakmış yalnızca boynunda birkaç gerdanlık kulağında sallanan küpeleri ve bir de topuzlu başını saran bağla çırılçıplaktı. Vücudunun güzelliği göz kamaştırıyordu. Sanki Maya'dan yapılmıştı. Vücudu ne çok koyu ne de çok beyaz altınla ağartılmış tunç rengindeydi. Tatlı çocuksu omuzları yuvarlacık kalçaları biçimli karnı ayrıca el değmemiş dimdik koncayı andıran memeleri sert kasları incecik zarif ve ellerini ensesinde kavuşturmak üzere kollarını sarmaşık gibi yukarı kaldırdığı için karanlık çukurcuklar halinde gözüken koltuk altları ve yuvarlak sırtıyla tam Brahma'nın düşlediği biçimdeydi. Ama en etkili ve göz kamaştıran yanı cana can katan göğsünün tatlılığı ve bu mükemmel biçimlerin peri sırtının darlığı ile birleşmesi diğer yandan güzel kalçaların yuvarlaklığıyla belinin incecik darlığı arasındaki uygunsuzluktu. İndra'nın güç olarak tanrılara eşit olmasından korktuğu büyük çilekeş Kandu'yu baştan çıkarmak üzere yanına yolladığı tanrısal Pramloça da böyle olmalıydı.