Ölümün ardındaki belirsizliğin getirisi nedir bilinmez
ama yaşarken ölüm korkusuna aldırmadan
her an kim tarafından nasıl öldürüleceğini bilerek
yaşamak kaosa boğulmanın başlangıcı sayılabilir.
Bu başlangıç belirsizliğin tanımı olan ölümün
gerçek olmasının yanında; iç dünyamızda yaratılan değerlerin umutların ve hayallerin ona inat
hep var olması da gerçeküstücülüğün göstergesi olsa
gerek.
Her kaybedişin ardında bir kazancın olduğunu
bilmenin yaşamı batan güneşin ardında bıraktığı
kızıllıktan seyretmeyle eşdeğerdir.