AB-Türkiye ilişkilerini doğru anlamak için hem Avrupa bütünleşmesinin hem de Türkiye'nin Avrıupa yöneliminin verili olgular ya da tercihler olmadığını bilmek gerekiyor. Bu ilişki başlı başına bir denklem ve denklemin AB'yle ilgili tarafını dayanak olma (demirleme) sorunu oluştururken Türkiye'yle ilgili tarafını ise inandırıcılık sorunu oluşturuyor.
...
Bu dayanak/inandırıcılık ikileminin çözümü var mı?
Türkiye'nin geçen yüzyıldan beri sevdası olan Batılılaşma macerasının özel bir uğrağı olan Avrupa yolculuğunu "dışardan" bir bakışla inceleyen bu kitabın yazarı Mehmet Uğur'un bu ikileme verdiği yanıt olumludur. Uğur hem AB'nin hem de Türkiye'nin "takdir" yetkisini sınırlayacak bir katılım öncesi programı kabul etmeleri ve buna uygun bir performans-ödül yapısının kurulması gerektiği kanısındadır. Helsinki kararı bu doğrultuda önemli bir adımdır ancak Helsinki'de çizilen çerçevenin içini dolduracak ek düzenlemelere ihtiyaç vardır.