12 Eylül'de sert bir fırtına çıkmış ve bütün kuşların yuvalarını dağıtmıştı. Yuvaları dağılan kuşların bir kısmı yakalanmış kafeslere hapsedilmiş ağır işkencelerden geçirilerek öldürülmüştü. Ele geçirilemeyenler arasında bir bölümü İsviçre'ye göç etmişti. Bu göçmen kuşların arasında güvercinler ve şahinler olduğu gibi akbabalar da vardı.
İsviçre'nin iki yüzü vardı. Birinci yüzü ne kadar aydınlıksa ikinci yüzü o kadar karanlıktı. Güvercinler ve şahinler demokrasinin beşiği olarak gördükleri İsviçre'ye aydınlık yüzünde siyasi mücadelelerini sürdürmek için göçmüşlerdi. Akbabalar ise terör ve anarşinin hüküm sürdüğü yıllarda elde ettikleri kirli paraları İsviçre bankalarına istifledikleri için İsviçre'nin karanlık yüzüne kapağı atmışlardı.
Uluslararası silah ve uyuşturucu tekelleri 12 Eylül darbesine zemin oluşturan dönemde derin güçlerin denetimindeki yerli kaçakçılarla birlikte çalışarak Türkiye'de terör ortamının oluşmasında büyük rol oynamışlar sağ ve sol ayırımı gözetmeksizin her iki kampa da silah satmışlardı. Onların bu kadar rahat çalışmasını ise bir takım derin güçler sağlamıştı.
Derin yapılanmanın mafya ayağının İsviçre'deki izini süren gazeteci Murat sahte bir kimlikle İsviçre'de yaşayan Türk mafya babası Kara Kemal'in peşine düşüp gerçek kimliğini ortaya çıkarır. İsviçre'yi terk etmek zorunda kalan Kara Kemal adamlarını Murat'ın peşine takar. Zürih ve Bodrum arasında geçen bir serüven başlar.