Toplumsallaşma her insanın yaşamak zorunda olduğu bir süreç. İnsanın ve toplumun her yerde yaşanana insanlığın evrensel tecrübelerinden birisi. İnsanların cinsiyetleri dinleri fikirleri karakterleri hayatı algılamaları ve yaşamaları ayrı ayrı olsa da herkes toplumsallaşmanın eleğinden geçerek toplumsallığını kazanmakta ve diğerleriyle bir hayatı paylaşmakta. Kaçışı çıkışı olmayan bir tecrübe. Kendisine rağmen kendisi olmaya doğru bir süreç. Başka da bir yolu yok bu işin. Kimse annesinden yetişkin olarak doğamaz; yetiştirilirken yetişir. Toplumsallaşma paradoksların tezatların armonisidir. Uyumun ve başkaldırının bir yere ait olmanın ve yalnızlığın bir arada karmaşasıdır. Hayat karmaşadır. Toplumsallaşma hem karmaşaya dahil olmak hem de karmaşadan kurtulmaya çalışmak demektir. Paradoksların gelgitlerin sürecidir. Başka bir deyişle hayat gibidir; hatta hayatın ta kendisidir toplumsallaşma. Toplumsallaşmayla dilimizi dinimizi kinimizi kimi sevip kimi sevmeyeceğimizi iyiyi kötüyü doğruyu yanlışı öğreniriz. İktidar ilişkilerine dahil olur disiplin altında tutulur ve itaate zorlanırız. Yaptıklarımıza göre ödüllendirilir ya da cezaya çarptırılırız. Toplumsallaşma çocuklukla tamamlanmaz bütün hayata yayılır. Kısacası hayatta olmak toplumsallaşmaya dahil olmak demektir. Hayat biter; toplumsallaşma da biter. Bu yüzden hayatımıza ipotek koymaya çalışanlar toplumsallaşma sürecimizi denetim altında tutmaya çalışırlar.