Bu kitap okunurken konuların farklılığı okuyucuya zaman-bilgi periyodunda uzunca bir tünelde konuk olduğunu duyumsatacaktır.
Sonra olaylar yaşam motifleri insanların doğuştan sahip oldukları kimi temel ve vazgeçilemez hakları kırık kalıplar halindeki sosyokültürel yığıntıları -gözle değil- el yordamıyla aranacaktır.
Yazımsal verileri sunulurken uzanan olaylar zincirinin kimi kopuk halkalarının okuyucu tarafından eklenmesi tarihsel çerçevede zaman ötesi kültürel genleşmelerin dikkate alınarak yapılmasında anlamsallık olacaktır.
Durakta beklerken en az Anadolu halklarının kültürel varlığına dayanak argümanları hatırlamak ve düşünce dinginliğini rahatsız edecek olanlarına derinlemesine dokunmak gerekiyordu.
Önce tarihi süreçte statik ve de kapatılmış toplumların temel özelliklerine bakılarak sosyalleşmeyi doğuran veya engelleyen öğeler üzerinde yoğunlaşılmalıydı.
Böylece sosyal hayatın dili olan kültürel kazanımlar somutlaşmış durumlarıyla ortaya çıkacaktı. Sosyalleşme yabansılıktan uzaklaşmaydı. Bu genel kabul görmüş bir savdı.
Avrupalıların bugün bile Türklere yakıştırdıkları 'barbar' gibi kimi sıfatlar noksan sosyalleşmenin vurgusunu taşıyordu. Başka bir deyişle çağdaş sosyokültürel elemanlara hâlâ uzak kalındığına göndermeler yapılıyordu.
Sosyokültürel homojenlik göstermeyen ulusal toplumsal yapılarda çözümsüzlüğün -sosyalizasyon sürecinde- etkinliğini koruduğu açıkça fark edilecekti. Şimdi burada Batı dediğimiz yerdeki örgütlü insan topluluklarının Türkiye ve üzerinde yaşayan halklara ilişkin değer yargıları biliniyordu ki tarihsel korkunun baskısı altında şekillenmişti. Batılıların her zaman "Türkler" diye başladıkları cümlelerinin altında sanki Anadolu'da yaşayan halkların tam bir sosyal homojenlik içinde varlıklaştığı düşüncesi yatmaktaydı.