Namık Kemal'i hepimiz tanırız. Tarihle ilgilenenler oğlu Ali Ekrem Bey'i de bilebilir. Oysa torunu Selma Ekrem'i yakın aile çevresi dışında bilen pek az çıkar. Üstelik bu insan 1923 yılında 21 yaşında bir genç kızken ABD'ye gitmek zorunda kalmış 1986'da ölümüne kadar orada yaşamışsa.
Bu kitabın yayımlanmasıyla birlikte onu herkes tanıyacak. Çünkü 1930 yılında ABD'de ardarda dört baskı yapan ve büyük övgüler alan anıları tarihsel bir değer taşıyor. Zaman dilimi olarak 1902-1923 tarihleri arasını kapsayan anılar çocuk ve genç kız gözüyle çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu'na ilişkin gözlemlerini tanıklıklarını yalın ve akıcı bir dille anlatıyor. Sultan Abdülhamit'e karşı mücadelesi uğruna ömrünü Kıbrıs Midilli Sakız adalarında sürgünler ve zindanlarda tüketmiş bir dede Namık Kemal (1840-1888) yine aynı Padişah'ın sarayında katip bir baba ve evde sürekli hissedilen Abdülhamit korkusu ve gölgesi. Babanın saray katipliğinden uzaklaştırılması Kudüs Mutasarrıflığı (1906) Beyrut valiliği (1908) iki ayrı dönemde Adalar valiliği (1908-1910) Midilli'nin düşüşü ve ardından gelen Yunanlılar'a tutsaklık. Yunanistan'da tutsaklık günlerinde Venizelos'un Ali Ekrem Bey'e söyledikleri. Tutsaklıktan kurtuluş İstanbul'a dönüş ve Birinci Dünya Savaşı yılları.
Bütün bu siyasal sosyal çalkantıların tanığı gözlemcisi bir kız çocuğu. Bütün baskılara rağmen takmadığı peçe. İşgal İstanbul'unda İngilizler'le değil bir kız çocuğuna peçe taktırmaya uğraşan yobazlar zaptiyeler. O zor zamanlarda evde duyulmaya başlayan Mustafa Kemal adı. Kudüs'te Adalar'da Hıristiyan Musevi cemaatler mezhep çekişmeleri Osmanlı Devletinin oynadığı hakem rolü. Ve her şeye rağmen o yılların güzel İstanbul'u ve nostaljisi.
Anıların "İçindekiler" ve "Bu Kitabın Öyküsü" bölümüne bir göz atmak bile içeriğine ilişkin bir fikir veriyor. Kitabın çok satmasında yayımlandığı yıllarda Gazi Mustafa Kemal'in saygın Cumhuriyet Türkiyesi'ne duyulan ilginin önemli bir etken olduğunu göreceksiniz.