Gazeteciler Cemiyeti'ndeki bir toplantıda yazılarının hayranı ve tiryakisi olduğum Emin Çölaşan'ın da bulunduğunu görünce Başkan Orhan Erinç'le birlikte yanına gittim. Bu arada Orhan Erinç beni Emin Çölaşan ile tanıştırdı. Çölaşan beni tanıdığını söyleyip mesleki anılarımı yazıp yazmadığımı sordu. Bu arada etrafımızda toplanmış olan meslektaşlarım benim bir zamanlar artistler sanatçılar ve magazin dünyasındaki itibarımdan övgüyle söz ettiler.
Emin Çölaşan'ın şu sözü belleğime takıldı:
"Her gazeteci anılarını yazmalı zamanla bunlar çok değer kazanır..."
El sıkıştık ayrılırken röportajlarımdan söz etti ve "Hatıralarınızı yazmazsanız çok yazık edersiniz" uyarısında bulunup meslekte yaşadıklarımı mutlaka kaleme almam tavsiyesinde bulundu.
Kitabımda Dünden Bugüne Bab-ı Ali'yi mesleki çevremi meslektaşlarımı unutulup gitmemeleri ve yarının araştırmacılarına ışık tutması amacıyla anlatmaya çalıştım. Pek tabii ki Bab-ı Ali sadece benim anlattıklarımdan ibaret değil... Umarım diğer meslektaşlarım da gördüklerini yaşadıklarını yazarak dünlerin yarınlara taşımasına katkı sağlarlar.
Bu vesile ile mesleki hatıralarımı yazmayı aklıma sokan Emin Çölaşan'a bir kez daha teşekkürlerimi sunarım.
Baki kalan kubbede hoş bir sada imiş...