Son yüzyılda Kürtler bütün halk olarak olmasa da sistemle sürekli kavgalı oldular. Bu kavga bazen elle kolla olurken bazen de silahlı oldu. Kürtlerin hikayesini okurken Nasrettin Hoca'nın hikayesi de düşündürmeden etmiyor; "Bir gün Hoca evde uyuyakalmış. Eve hırsız girmiş ve ne var ne yoksa götürmüş. Hoca'nın hanımı Hoca'yı suçlayıcı tavırlarla "Bey neden uyuyakaldın? Neden hırsızı duymadın? Neden neden?" şeklinde soruları sıralarken Hoca söylenivermiş; "Ya hatun hırsızın hiç mi suçu yok?" Bütün mesele bu aslında...
Türkiye'de Kürt sorunu referans gösterilerek yaklaşık 30 senedir devletin terör örgütü illetiyle uğraşması ne denli ağır bir sorunla karşı karşıya bulunduğumuzu göstermeye yetmektedir. Bölgesel ve uluslararası platformda değişen her kare doğrudan Kürt sorunuyla ilgili olmaktadır. Türkiye'yi zaafa uğratmak isteyen güçler için Kürt sorunu son derece kullanışlı bir araçtır. Söz konusu sorun çözülmedikçe ne Türkiye kendinden istenilen performansı gösterebilir ne de bölgenin sorunlarını çözebilecektir. Öyle ki Kürt sorunu çok şümullü ve çok girift problemler yumağıdır. Maalesef bu yumak her geçen gün çözüme ulaşamazsa çığ gibi büyüyecektir. Bu bağlamda Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun ifadeleri bizim için ufuk açıcı mahiyette olmaktadır: "Bugün her şeyden önce daha çok ülkenin geleceğine alternatif bakış açıları getirecek stratejik analiz çerçevelerine ihtiyaç vardır."