Avrupalı okuyucular Rus edebiyatında hep Dostoyevski ile Tolstoy'u tercih ederler. Oysa Rus okuyucusu bu iki yazarı gölgede bırakan bir başka yazarı Gogol'ü beğenir. Gogol gaga burunlu kuş bakışlı alaycı ufak tefek bu adam spontane dehası ile devrinin yazarları arasında asla görülmemiş bir mucizedir. Tüm etkilerden sıyrılıp okuyucuları bir kabus dünyasında gülme ve ıstıraba boğar.
Yaşamı içini kemiren çelişkileri halletmek için korkunç bir savaştır. Mücadeleci yüzü birbiri üzerine konmuş on maskenin ağırlığı altında ezilmektedir. Samimi olmak isteğiyle işkence çeken bir mitomandır. Cömertlik duygusu içinde yanan bir bencildir inzivaya açlığı rüyası ile gururlu kendini insanlıpa zorlayan etrafını saran kadınlara fazilet dersi veren bir iktidarsız; dünya nimetlerine bağlı bir dindardır. İşte Gogol bana böyle göründü; onu bu gözle resmetmeye çalıştım.
Çevremdeki yazarlardan o dönemin Rusyasını çok dinledim: kaynayan ve kalabalık bir Rusya. Elimden geldiğince dostlarını düşmanlarını salonlarını sayfiyelerini ipokondriya içinde dolaştığı Alman kaplıca kentlerini Ölü Canlar'ın birçok bölümünü yazdığı 1836 Paris'ini ikinci vatanı saydığı Roma kentini anlattım. Ve birden anladım ki Gogol eserlerindeki keşiş şahsiyetten başka biri değil.
Henri Troyat