Avrupa Ekonomik Topluluğu'na müracaatımızın 52. yıldönümünü yaşadığımız şu günlerde Avrupa Birliği artık bir bakanlık çatısı altında toplanmış bulunmaktadır.
52 yıllık zorlu maratonun sonunda geldiğimiz noktaya baktığımızda AB'nin oluşturduğu itici gücün önem ve hassasiyeti bir kez daha anlaşılmaktadır. Öyle ki artık Türkiye Cumhuriyeti AB üyelik sürecinin sonuna değil sürecin kendisine odaklanmıştır. Nitekim; üyelik müzakerelerinin başarılı bir biçimde sürdürülmesi Cumhuriyetimizin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşmamızı da beraberinde getirecektir.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden 17.12.2004 tarihinde gerçekleşen Brüksel Zirvesi'nde müzakere tarihi alma başarısını göstermesi ve 03.10.2005 tarihinde de üyelik müzakerelerine başlaması hiç şüphesiz bu sürecin en önemli adımlarıdır. Türkiye 52 yıllık süreçte demokratik anlamda son derece olumlu gelişmeler göstermiş ve göstermeye de devam etmektedir. Bunun yanında güçlü bir ekonomik yapıya kavuşan ülkemiz bugün AB'ye üye olan birçok ülkeyi geride bırakarak dünyanın en büyük ekonomileri sıralamasında 16. sıraya yükselmiştir.
Geride bıraktığımız 52 yıllık süreçte Türkiye ciddi bir pazar çeşitlendirmesi gerçekleştirmiş ve dünyanın dört bir yanına ihracat yapabilen bir ülke konumuna gelmiştir. Bu da Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığının güçlenmesine önemli katkı sağlamıştır. Elbette ki tüm bu olumlu gelişmeler Türkiye'nin uluslararası arenadaki prestijini de güçlendirmiştir.
Bu çalışma Türkiye'nin AB ile ekonomik bütünleşme yolunda geldiği noktayı bazı sosyo-ekonomik analizlere de yer vererek açıkça gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda eserin iktisadi ve idari bilimler fakültelerinde ve meslek yüksekokullarının ilgili bölümlerinde yararlı olacağı kanaatindeyiz.