"Ta taa! Karşınızda 61'inci peron!" dedi Euri asma kilitli kapıyı gösterirken.
Fakat Jack kapıya bakmıyordu. "Burası nereye gidiyor?" diye aşağıya giden merdivenleri işaret ediyordu.
"Orası mı? İstasyonun diğer katlarına gider." dedi Euri. "Görmek ister misin?"
Merdivenlere yaklaşan Jack aşağıya baktı. "Fakat rehber sadece iki kat olduğunu söylemişti."
"O turist turu. Ben sana gerçek bir tur veriyorum. Dokuz kat var."
Jack birden rüyasında New York'un altında dokuz kat olduğunu söyleyen hemşireyi hatırladı. "Dokuz mu?" diyerek Euri'ye baktı ama Euri kollarını göğsünde birleştirerek gözlerini doğruca ona dikti.
"Pekâlâ" dedi "gel seni gezdireyim." Sırıtarak devam etti "Orada apayrı bir dünya var."
Jack rüyada olup olmadığını kontrol etmek için kendi kolunu çimdikledi. Arkasındaki kırmızı yarım ay şekillerine baktı. Başından geçen kaza aklına geldi. "Hadi gidelim!" dedi Euri neşeyle merdivenleri inerken. Jack da büyük demir kapıya tutunarak onu takip etti.