"Hepsi Allah'tandır... işvereni zenginlikle sınıyor işte. Onun sınavı o benim sınavım bu fakirlik..."
"Valla ben sendikalara hiç bulaşmadım. On sene öncesinde filan vardı ortalıkta... Eskiden başka bir firmada çalışırken bazı sendika isimleri duyduydum o zamanlar. İşte sağı solu rahat bırakmıyorlardı elemanları sıkıştırıyorlardı işte 'gelin sendikamıza üye olun şöyle olun böyle olun patron işçi' filan diye söylüyorlardı biz pek sıcak bakmayız böyle şeylere."
Dindarlık işçilerin ve patronların üretim sürecine bakışlarını ve karşılıklı konumlanmalarını nasıl etkiliyor? Dinsel sosyalleşme emek sürecinde tahakküm ilişkilerine ve politik hegemonyaya elverişli bir zemin oluşturuyor mu? Yasin Durak'ın Konya Organize Sanayi Sitesi'ndeki işçi-işveren ilişkileri örneğinde yaptığı araştırma bu temel sorular etrafında bir tartışma örüyor. Dindar muhafazakârlık ekseninde sağlanan "ütopik uzlaşmayı" ve enformel ilişki ağları sistemini gözler önüne seriyor.
Bunun yanı sıra Durak kültürel hegemonyanın meşruiyet çerçevesi içinde kalmakla beraber işçilerin rıza ve tevekkül yerine açık veya gizli direniş mekanizmaları geliştirdiği anlara da dikkat çekiyor. Sınıf mücadelesinin "saklı" bir sahnesine dair ipuçları veriyor bize.
Canlı gözlemlerle Türkiye'de işçi sınıfı kültürünün puslu kalmış bir kesitini sunan çarpıcı bir çalışma.