''günlük yaşamın içinde karşılaşabileceğimiz hemen her durum Yol öykülerine konu edinilmiş uykusuz şoförün yolcuların bağırıp çağırmalarına aldırmadan otobüsü yol kenarına çekip uyumasından tutun da yazarları sömüren saygısız yayınevi sahiplerine varıncaya dek çok değişik kişilerle karşılaşırız öykülerde Bürokratik angarya kredi kartı-tüketim çılgınlığı dil kirliliği cinsel istismar işletme sahiplerinin ekonomik kaygıyı önemserken insan sağlığı ve güvenliğini hiçe saymaları eşler arasındaki aldatma/aldatılma oruç tutmadığı halde çevrenin baskısıyla tutarmış gibi davranmanın mantıksızlığı bedensel çalışmanın kazanmayla doğru orantılı olmadığı bitmeyen çilemiz kuyrukta bekleme genel vatandaşa ilgisiz davranan memurların tanıdıkların işlerini hemen yapıvermeleri televizyon kanallarının bellekleri alt üst eden yayın karmaşası erkek egemen ailelerde töre dayatmaları siyaset cambazlarının çevre edinme kurnazlıkları meslek yeminiyle toplumsal tercihleri arasına sıkışanların iç huzursuzlukları özellikle son yıllarda alışveriş kültürünü olumsuz etkileyen pazarlamacı/satış elemanı çılgınlığı... bütün bunlar başka benzerleriyle beraber yol kitabının gerçekçi gözlemlerle oluşturulan kurmaca metinlerini var eder. Sait faik'in kestaneci dostum adlı öyküsü için karakola çağrılıp kendisinden öykü kişilerini tanıtması istendiğindeki yaşadığı ''kurmaca''ve ''gerçek'' ayırımı sorununu hatırladıkça İnci Aydın'ın işinin bir hayli zor olduğunu düşünüyorum. Aynı koltuğu birkaç kişiye satan firma yetkilisini (Otobüs) ruhsatsız tüfekle ateş eden Doktor Mert'i (Baykuş) yazışma silsilesiyle gelecek ambulansı beklerken okulun hizmetlisi Ramazan'ın ölümünü seyreden okul yöneticilerini (Cankurtaran) sorarlarsa eğer yazar bunların ''gerçek'' kişiler değil de ''kurmaca'' olduklarını nasıl anlatacak yetkililere?''
Hasan Öztürk
Mayıs-Haziran 2008