-Mezarlıklara güneş doğmuyor oğul! Çerağını kendin götüreceksin."
İçini çekti sessiz - sessiz iki kardeşte ağlıyordu mezar başında:
-Ağam senin mezarına ay'da doğar güneş'te....
Çünkü senin Ay'ın Ali güneş'in Muhammed'di.
Yaşamın boyunca sen onlarsız hiç olmadın ki!
Senin gönlünde onlardan başka sevgili yoktu ki!
Sevgililerine çerağlarına kavuştun artık.
Onların çerağları da iki alemde yanıyor.
O yanan çerağ sana da yeter bizlere de...!
Ama asıl sen bizlerin çerağıydın ağam.
Yol gösteriyor zor günlerimizde sığınağımız oluyordun.
Bir veli gibi yaşadın ve bizleri gurbet ellerde bırakıp da gittin.
Bizler sensiz ne yaparız bu yaban ellerde. Aydınlığın üzerimizde olsun. Himmetlerinden bizleri mahrum eyleme Ağam!"
Ağlamalarını gecenin karanlığında kimse duymuyordu. Sadece karanlık tanıktı bu hüzne. İki kardeşte sarıldılar birbirlerine...
Etem:
-Hadi kalk gidelim gardaş böyle ağlayarak ağamızı üzmeyelim.
Hadi kalk gidelim o rahat uyusun...
Bari orada sevdikleriyle rahat olsun.
Burada rahat ettiremedik gardaş!
Hiç olmazsa orada huzur bulsun...
Rahat ol ağam rahat ol.
Seni yaşamdan küstürerek kendi vatanında vatansız olarak gönderenler utansınlar.
Bu zulmü reva görenler utansınlar.
Utanacak ar damarları kaldıysa eğer."