Özgür'ün çocukluğunda yaşadığı travma hayatı boyunca yakasını bırakmayacaktır. İlk gençlik yılları da bu travmanın izleriyle sarmalanacak yaşadığı ikinci şokla artık geri dönüşsüz bir yola girecektir. Aldığı kararlar onun hayatının yönünü umulmadık bir şekilde değiştirecektir.
"İnsan ne zaman mutlu olur biliyor musunuz? Çok parası olunca mı yoksa çevresi kalabalık olunca mı? Anne ve babası için çok kıymetli bir evlat olunca mı yoksa başını yaslayıp ağlayacağı omuzlar bulabilince mi? İyi bir iş iyi bir eş mi mutluluk getirir... Hepsi mi? Hayır... Bunların hiçbiri mutluluk getirmez... İnsan kendini bildiği zaman kendine yalan söylemeyi bıraktığı zaman ve kendine inandığı zaman mutlu olabilir ancak... Güven mutluluk getirir beraberinde..."
İnanmalıyız... Önce kendimize inanmalıyız ki başkalarına da inanabilelim. "Çocukken mahalle arkadaşlarımla yaptıklarım aklıma geliyor. Yaz aylarında etrafı gölge kapladığında hemen dışarıya koşardık. Tüm arkadaşlar toplanıp yakan top saklambaç gibi oyunlar oynardık. Aradan çok uzun yıllar geçti. Herkes değişti her şey değişti. Ama ben hala saklambaç oynuyorum. Saklanıyorum insanlardan... Sanki kırmızı bültenle aranan bir suçlu gibi kaçıyorum herkesten ve her şeyden..."
Zevkle okuyacağınız okurken meraklanacağınız bazen hüzünlenip bazen de kızacağınız bu roman size Kıbrıs'ın limon bahçelerinin kokusunu taşıyacak; özgürlük ve mutluluğu sessizce kovalayan Özgür'ün hikâyesini unutamayacaksınız.