Kendisini Tarifbaz olarak tanımlayan Julian Barnes'ın tutkusu hayli yalındır. Onun istediği sadece tadı yerinde besleyici yiyecekler pişirmektir; sadece arkadaşlarını zehirlemesin yeter; repertuarını yavaş yavaş genişletsin başka bir şey istemez. Hem kendisine hem de başkalarına yönelik amansız bir eleştirmen olarak asla kendi başına yemek tarifi uyduramayacağını bilir (gene de arada bir coşkuya kapılıp sevdiği kimi malzemelerin miktarını artırabilir ama hepsi o kadar). Bu durumda Tarifbaz başkalarının yönergelerini izleyen bir tarif bağımlısıdır.
İşte bu tarifleri ve tarifleri yazanları sorgularken Tarifbaz'ın hassasiyetleri ortaya çıkar. Bir "topak" ne kadar büyüktür? Bir "yudum" ya da "damla" ne kadar çoktur? "Serpiştirme" ne zaman yağmur sayılır? Dahası dilimleme ile doğrama arasındaki fark nedir?