Târîh yazıcılığı başladığı zamandan itibaren ünlü kahraman ve hükümdarların hayatlarını efsaneleştirip anılarını yaşatmak zafer yenilgi felaket gibi toplumda belli bir iz bırakmış olayları gelecek kuşaklara tanıtmak amacını gütmüştür. Günümüzdeki anlamıyla târîhçiliğin şekillenip belli bir disiplin haline gelmesine kadar yazılan târîhlerde asıl olan belgelere dayanmaktan ziyade efsanelere anlatılara yer vermek okuyucuyu anlattıklarına inandırmaktan çok onda bir hayranlık ve şaşkınlık uyandırmak hedeflenmiştir. Türk târîh yazıcılığının ilk örnekleri de bu temayül etrafında şekillenmiş eserlerdir. Osmanlı târîhi adı altında kaleme alınan eserlerde olayların gerçek olup olmadığını sorgulamaktan ziyade hükümdar vezir gibi yöneticilerin ya da bazı kahramanların hayatlarının efsaneleştirilerek kendine has bir hikâye formu içinde anlatılması bu tür eserlerin karakteristik
özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Elinizdeki çalışma Osmanlı aydınlarından Celâl-zâde Sâlih Çelebi'nin Târîh-i Mısr-ı Cedîd adlı
eserinin incelemesini ve tenkitli metnini içermektedir. Bu çalışmayla 16. yüzyılda yaşamış bir Osmanlı aydınının gözünden Mısır'ın tarihi ve gizemi içinde bir yolculuk yapacaksınız.