Ülkemizde daha çok roman ve tiyatro yapıtlarıyla tanınan ve hemen bütün çalışmaları Türkçeye çevrilmiş olan Camus kullandığı dil ile son derece cezbedici fikirlerini kendi bireysel deneyimlerine de dayanmak suretiyle ortaya koymuş hem edebiyat hem de felsefe camiasında kendisine sıkça başvurulan sanatçı-filozof olarak adlandırılmayı da hak etmiştir.
Camus'nün sanatçı-filozof olarak adlandırılması onun edebiyat ile felsefenin ilişkisini anlamak için de uygun bir örnek olduğu anlamına da gelir. Camus'nün asıl ilgisi insan varlığına onun hayatına hayatın anlamına ve kendi çağını anlamaya yönelik bir ilgidir. 1900'lü yılların olaylarının tam da merkezinde bulunan bir yandan Cezayir'de büyümüş olmanın derdini duyan diğer taraftan da Fransız edebiyat ve düşünce geleneğinden olan Camus bütün yazılarında dünyanın iki yönüne işaret eder. Dünyanın iki yönü onun kişiliğine de yansımıştır: Bazen neşeli bazen hüzünlü.
Camus'nün felsefesi iki aşamalıdır: Uyumsuz Felsefesi ve Başkaldırı Felsefesi. Çalışmamda Birinci Bölüm uyumsuza ayrılmıştır. Uyumsuzun temsilcisi Yabancı'nın kahramanıdır. Bu kahramanın felsefi olarak işlenmesi ise Sisifos Efsanesi'nde yapılır. Bu yapıt uyumsuzu ele alır ve mitolojik kahraman Sisifos'tan faydalanır. Uyumsuz gibi yaşamanın mantığı uyumsuz felsefesinin konusudur. Bu bölüm sonuçta bizi sürekli uyumsuz gibi yaşamanın ahlâki bakımdan imkânsızlığıyla yüz yüze getirir. Öyleyse uyumsuz belki mutlak olarak değil ama yaşadığımız hayat boyunca aşılması gerekendir. Uyumsuzu yaşatarak aşmak başkaldırı ile mümkündür. İkinci Bölüm başkaldırı felsefesini ele alır. Başkaldırı bireysel olan yalnızlıktan dayanışmaya geçiştir. Dayanışma bir yaşama biçimidir ve kendisine özgü bir ahlâkı içerir. Bu ahlâk Veba'da ve özellikle romanın kahramanı Dr. Rieux'de temsil edilir. Camus başkaldırının ilk örneğini uyumsuzda olduğu gibi yine mitolojide bulur: Prometheus. Aslında Prometheus metafizik başkaldırının örneğidir. Ama başkaldırı metafizik olmaktan ibaret değildir. Başkaldırının tarihsel boyutu vardır ve bu boyut devrimleri içine alır. Başkaldıran İnsan metafizik ve tarihsel olmak üzere başkaldırının tarihini inceler. Bu bölüm politikadan muaf değildir. Çağındaki her Fransız aydını gibi Camus de politikayla iç içedir. Ama asıl başkaldırı sanatta ifadesini bulur. Bu politika yerine sanatı tercih ediştir. Bu tercihte Camus'nün doğa sevgisi ve stoik yaşam biçimi etkilidir elbette.