Konya'da yaşayan fakir bir adam rüya görür. Rüyasında Bağdat'ta bir evin bahçesinde bulunan asmadan bir salkım üzüm alıp yer. Adam uyandığında bir mana veremez; fakat aynı rüyayı arka arkaya üç gün görünce "Bunda bir hayır vardır." diyerek bir ay sürecek yolculuğa çıkar. En son Bağdat'a gelir o evi araya araya bulur. Kapıyı çalar. Ev sahibine durumu anlatır. İzin verirse bahçede bulunan asmadan bir salkım üzüm yemek istediğini söyler. Ev sahibi olayı bir türlü anlayamaz ve şöyle der:
"Demek sen rüyanın peşine düşüp bir salkım üzüm yemek için ta Konya'dan Bağdat'a geldin öyle mi? Ben üç günden beri rüyamda Konya'nın filan semtinin filan numaralı evinin bahçesinde büyük bir hazinenin olduğunu görüyorum; fakat rüyaya itibar edipte ta oralara kadar gitmiyorum. Sen hangi mantıkla buralara geldin? Ne kadar saf adammışsın." deyip üzümü ikram eder. Üzümü aceleyle yiyen adam hiç vakit kaybetmeden evine döner bahçeyi kazar ve büyük hazineye sahip olur. Meğer Bağdat'taki kişinin rüyada gördüğü ev kendi eviymiş.