"Deli Feyo diye bir adam vardı evvel zaman kalbur zaman içinde. Köyünde yaşadığı bir gün odunu bitiği için ormana gitmiş. Kışmış yapış yapışmış çamur. Zakkummuş kar. Ağacı devirmiş odunlarını hazırlamaya girişmiş. Kulaklarına çarpan bir kadın sesiyle irkilmiş. Gidip bakmış donmak üzere olan bir kızmış karşısındaki. Nefesiyle ısıtmaya başlamış önce sonra karla ovmuş her bir yanını. En sonunda ateş yakarak kurtarmış. Konuşturmuş dinlemiş onu. Olayı iyice bir çözmüş. "Ben vurmadım ağabeyim kendini vurdu." Demiş. Sonra Deli Feyo kızı almış köyüne götürmüş. Orada saklamış da hayatını kurtarmış. Evlendirmiş Ali ismindeki adamla kızı. Bir oğlan doğurduktan sonra gözlerini yaşama kapamış. Oğlanı Deli Feyo almış yanına. İsmini Siyabend koymuş...
Dedemin bana anlattığı öykünün tümünü bitirdiğimde güneş denizi kızıla boyamıştı. Sonuna kadar beni sabırla dinleyen Nazlı hüngür hüngür ağlamaya başladı.
"O Siyabend sensin değil mi" dedi hıçkırıklar içinde.
"Bilmem. Olabilir olmayabilir de."