Viktorya döneminin son çeyreğinde tropikal kuşağın dört yanında ve ayrıca kuzey Çin'de muazzam kuraklıklar tarımı tekrar tekrar enkaza çevirdi. Yaşanan kuraklıklar ve salgınlar yoksul kırlarda 50 milyondan fazla insanın canına mal oldu. Bir zamanların yemyeşil toprakları kasvetli çöllere dönüşürken Etiyopya Çin ve Brezilya'nın bazı kesimlerinde bir nükleer katliamı akla getirecek ölüm oranları ortaya çıktı. Büyük veba salgınından beri görülmemiş ölçekte bir insani trajedi doğurduğu halde bu felaketin tarihi ve dünyanın ekonomik gelişimi üzerinde bıraktığı uzun süreli etkileri ancak şimdilerde bütünlüklü bir bakış açısıyla inceleniyor. Mike Davis "muson gizemi"nin peşine düşüp 1870'ler ve 90'larda tarım mahsullerinin mahvolmasıyla gelen felaketlerde "El Nino / Güney Salınımı"nın parmak izlerini keşfeden bilimcilerin yüzyıllık sürek avına dair müthiş dedektiflik öyküsünü önümüze seriyor bir yandan da. Ne var ki doğa ana bu kadar büyük bir katliamı pek nadiren tek başına düzenleyebilir. El Nino'nun da suç ortakları vardı: altın standardı ve Yeni Emperyalizm. Geleceğin "üçüncü dünya"sının yani insanlığın sahip olanlar ve olmayanlar şeklinde telafisi olanaksız bir biçimde bölünüşünün ana hatları on dokuzuncu yüzyılın alacakaranlığında iklim ile dünya ekonomisi arasındaki ölümcül etkileşimler eliyle çizilmiştir.
"... bizim uğraşımız dünya tarihinin devinimsiz sularında öylece unutulmuş 'açlık diyarları'na bakmak değil tropikal kuşak halklarına ait emeğin ve ürünlerin sınırları belli bir zaman diliminde (1870-1914) Londra merkezli dünya ekonomisinin içerisine nasıl zoraki eklemlendiğini ele almaktır. Milyonlar 'modern dünya sistemi'nin sınırları dışında değil bu sistemin ekonomik ve siyasi yapılarına zorla dahil edilmelerine yönelik sürecin tam da içinde öldüler. Onlar liberal kapitalizmin altın çağında Smith Bentham ve Mill'in 'kutsal' ilkelerinin 'tanrı buyruğu' biçiminde hayata geçirilmesi ile katledildiler." Mike Davis