"...Sabah sersemi üstüne geçirdiği bornozun cebinde küçük yumuşak bir şey buldu. El kadar pembe dantelli bir külot. Bu kez içi cız etmedi şaşırdı. Çay yapmak üzere mutfağa girdiğinde saydam sürahinin içinde bir yüzük kendisini bekliyordu. 'Beşinci yıl halkası..." diye anımsadı. Buzdolabını açıp tereyağını çıkarırken neredeyse küçük dilini yutacaktı. Peynirlerin ve yoğurtların arasında tavşan tüyü pomponlu bir terlik duruyordu. Telaşla öteki teki aramaya başladı adam. Mutfaktaki tüm dolapları gözden geçirdi bulamadı. Köşe bucak evi aramaya başladı. Artık anlamıştı. Her delikten ona ait bir eşya çıkıyordu. Koltuk yastığının altından gecelik sigara kutusundan ruj Çin vazosundan diş fırçası... Ter içinde kalmıştı. Gönülsüz bir hazine avcısı gibi bulduğu ganimetleri masanın üstüne topladı. Korku dolu bir önseziyle kitaplığa saldırdı. Yanılmamıştı: Rasgele çektiği kitabın ilk sayfasına; SS yazılmıştı. Bir zamanlar paylaştıkları ortak dilde 'seni seviyorum'un kısaltılmışı. İkinci kitap da benzeri mesajı taşıyordu. Üçüncü ve dördüncü de.
Adam duvarları boydan boya kaplayan binlerce kitaba baktı umutsuzlukla. Evet yatağını kitaplarını ve yaşamını ister istemez uzun bir süre başka bir kadınla paylaşamayacaktı.
Kendisi korkmasa gelen korkardı SS'nin yerine geçmeye"